Skip to main content

Toplumsal Cinsiyet Eşitliği

BM Kadın Birimi'ne göre toplumsal cinsiyet eşitliği "kadınlar ve erkekler, kız çocukları ve erkek çocukları için eşit haklar, sorumluluklar ve fırsatlar" bulunması anlamına gelmektedir ve Uluslararası Çalışma Örgütü'nün (ILO) belirttiği üzere, eşitlik çalışma hayatı, iş dünyası ve toplum da dahil olmak üzere "hayatın her alanında" teşvik edilmelidir.

Farklı sektörlerde ve endüstrilerde çeşitli cinsiyet eşitliği çabaları görülmekle birlikte, genel ilerleme oldukça yavaş seyretmektedir. Nitekim, Dünya Ekonomik Forumu'nun 2021 Küresel Cinsiyet Uçurumu Raporu, kadınların ekonomik güçlenme ve katılımında eşitliği sağlamanın 131 yıldan fazla süreceğini öngörmektedir.

Dünya Ekonomik Forumu’nun her yıl yayınladığı Küresel Cinsiyet Uçurumu Endeksi’ne göre, 156 ülke içinde cinsiyet eşitliğinde Türkiye 124. sırada, kadınların ekonomik katılım ve fırsatları açısından ise 134. sırada yer almaktadır. 2022 verileri, cinsiyet eşitsizliğinin hayatın her alanında mevcut olduğunu ve kadınların iş hayatında çeşitli sorunlar ve zorluklarla karşılaştığını ortaya koymaktadır.

Ek olarak, yaş, etnik köken, ekonomik ve sosyal statü, okuryazarlık, dil, eğitim, medeni durum, cinsel yönelim, cinsiyet kimliği, engellilik, kırsal kesimde yaşama ve göçmenlik durumu gibi çeşitli ayrımcılık biçimleri, toplumsal cinsiyet eşitsizliği mağdurlarının yaşadığı sorunları daha da derinleştirmekte ve iş dünyasının olumsuz etkilerinden orantısız ve daha şiddetli bir şekilde etkilenmelerine neden olmaktadır.

Toplumsal cinsiyet eşitsizliği mağdurlarının iş yerinde karşılaştığı zorluklar arasında ayrımcılık, aynı iş için daha az ücret, cam tavan sendromu, adalet ve çözüm mekanizmalarına erişimde zorluk, iş yerinde taciz ve mobbing gibi sorunlar öne çıkarken, tedarik zincirinin en altındaki kadın işçiler için ise, kayıtdışı istihdam, belirsiz çalışma koşulları, sosyal ve ekonomik güvensizlik, ucuz ve esnek işgücü olarak görülme ve yoksulluk gibi sorunlar daha da ağırlaşmaktadır.

Toplumsal cinsiyet eşitliğine ilişkin izleme ve raporlamanın yanı sıra Minerva, özel sektör ve sivil toplumla işbirliği içinde, kadın haklarıyla ilgili riskleri tespit etmek için tedarik zincirlerinde insan hakları durum tespiti (human rights due diligence) faaliyetlerini yaygınlaştırmak ve toplumsal cinsiyete duyarlı bir yaklaşım benimseyerek uluslararası standartlara uygun insan hakları politikaları ve kılavuzları geliştirmek ve uygulamak için çalışmaktadır.

Minerva'nın özel sektörle çalışma yaklaşımı şirket içi uygulamaların ötesine geçerek tedarik ve değer zincirlerini kapsamaktadır. Bu çerçevede, risk analizi, düzenli izleme ve raporlama, etkin ve erişilebilir iç şikayet mekanizmalarının kurulması ve ticari faaliyetlerden kaynaklanan ihlallerin ele alınması için iyileştirici sistemlerin geliştirilmesine öncelik verilmektedir.